31 Ağustos 2009 Pazartesi

Bir demet Ramazan aktivitesi..



Altınpark Ramazan Fuarı
Babamız ebru tezgahının başında..














Kocatepe Kitap Fuarı





Veee son olarak,
koluna saat yapmaya çalışan Yusufcuk :))

Her "Saat kaç?" diye soruşumuzda bu hareketi yapar oldu!!



Babamızla geçirdiğimiz ve birlikte iftar edebildiğimiz birkaç günün ardından yine klasik Ramazan rutinimize döndük.. Ozan fuarda, Yusufcukla ben evdeyiz.. Arada işyerine gidiyorum, arada arkadaşlarla iftar ediyoruz ama yine "bir Köroğlu, bir Ayvaz" kaldık oğlumla..


Şimdi bu Köroğlu-Ayvaz deyimini yazınca aklıma geçen yaz bunula ilgili duyduğum çok hoş birşey geldi.. Sizinle de paylaşayım.. Kızı gelin olan, oğlu da üniversiteyi başka bir şehirde okuyacak olan bir çift durumlarını anlatırken laf arasında söylemişti bu sözü.. Dinleyen kişi de şu yanıtı vermişti onlara: "Buna şükretsenize.. Ya sadece Köroğlu ya da sadece Ayvaz olarak kalsaydınız? En azından birinizin yanında diğeri var.." O günden beri ne zaman bu lafı duysam, bu cevap gelir aklıma.. Yapayanlız olmadığıma binlerce şükrederim..


..........................



Yusufcuğun yeni tribi :

- Bi daha gelmicem bu eve ben.. Bu oyuncakları da oynamıcam işte, annesiz kağcam!! Sen bana çiğkin çiğkin davyandın!!


Aman en ufak bir laf söylemeyelim beyefendiye, hemen tehdit başlıyor.. Gelmeyecekmiş eve, bak bakkkkk!!!!


Bir de bana işine gelmediği zaman "Kusuya bakma anne, kavga etces bak!!" demesi yok mu, ölüyorum..


Bu diyaloglardan yanlış bir profil doğmasın aman!! Tabii ki tatlış tatlış şeyler de söylüyor benim oğlum.. Mesela büyüyünce "fuçubolcu" olmak istediği gibi :)) "Futbolcu" diyorum, "hayır" diyor, "fuçubolcu" :))


İki gün önce çorabını giydirecektim Yusufcuğun.. "Annecim şu timsahlı çorabını verir misin bana?" dedim.. Çoraba baktı baktı, "Timşah diil ki bu.." dedi.. "Ne peki?" dedim.. Ne dese beğenirsiniz? "Kuybaa bu ya, bildiyin kuybaa.."
!!!!!!!!

Sanırım yaşlanıyorum :P


Bir de bu aralar elinde geçen yaz aldığımız davul, bütün gün "İnsanlay, sahuya kalkııııınnnn..." diye gümbürdeyerek geziyor evin içinde.. Mahallemizin davulcusu sağolsun, her gece saat üçte yataktan zıplattığı için Yusufcuğu, çoocuum sahur kavramına aşina olmuş durumda.. Hay bileğine kuvvet abi, bir öğün daha ekledin Yusufcuğun beslenme programına :P


Bizimle oruç tutuyormuş güya Yusufcuk.. Sahurdan kahvaltıya, kahvaltıdan öğle yemeğine, ondan ikindi atıştırmasına ve ondan da iftara kadar :P Arada içilip atıştırılanlar da.. Ne desem, ne desem? Tutulan orucu güçlendirmek babından canım :P


Sahurdan sonra benim gibi su içip ağzını çalkalıyor bu arada.. Ama nasıl?

Suyu ağzına alıyor, sonra kafasını sağa sola sallıyor :))))))))))))))))

Diğer sistemi keşfedemedi hala :P


.............................



Davulcu geçiyor şu anda penceremin altından.. Gitme zamanı geldi.. Sahur hazırlamam lazım.. Bu arada bir ikili önereyim sahur için.. Tavuklu pilav ve üzüm hoşafı.. Ne yakıyor susatıyor ne de rahatsız ediyor tekrar yatınca.. Canım dedemin yıllardır fix sahur menüsüdür, ben de ondan çaldım.. Tok da tutuyor valla :))


Hadi hayırlı oruçlar herkese...



27 Ağustos 2009 Perşembe

"Oruç ibadeti bütün organların iştiraki ile gerçekleşir. Mide yemek içmekten korunduğu gibi; dili yalandan, kötü sözden, boş laftan uzak tutmalıdır. Göz harama, yanlış yerlere bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulak, dedikodu, gıybet ve abes şeyler dinlememelidir. En önemlisi de gönül ve zihin güzel şeyler düşünmelidir. Gönül ehli kişiler, yalan söylemenin ve başkasını çekiştirmenin orucu bozacağını belirtirler. Gerçekten organlarının tamamını oruca iştirak ettirmeyi başaramayan kimse, şeklen oruç tutmuşsa da orucun özünü yakalayamamış demektir. Hz Peygamber'in "Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur." sözü de bu gerçeği vurgular. "

30 Ramazan, Kırk Tavsiye - 10. Tavsiye, Bütün Organlara Oruç Tutturmak


Rabbim, bizi tuttuğu oruçtan kendisine kalanın sadece açlık ve susuzluk olduğu bahtsızlardan eyleme..
Amin..

25 Ağustos 2009 Salı

Kim demiş iftar illa evde olur diye ?






Dün akşam topladık hurmamızı, yemeğimizi, attık yine kendimizi Ankara'yı çevreleyen bir tepenin eteğine.. Bu işin fikir babasının Ozan olduğunu söylememe gerek yok herhalde :P


Akşam yavaş yavaş teslim alırken şehri simsiyah askerleriyle, serin bir iftar yaptık Yusufcuğun yüzlerce soru cümlesi eşliğinde!!


Geri döndüğümüzde çoktannn teslim olmuştu şehir karanlığa..



.........................




Ramazan bu sene güzel gidiyor elhamdulillah.. Oruca alıştı sanki bünyem.. Akşama doğru susuzluk iyice başıma vurduğunda ayakta sallansam ve gözümün önünde bardak bardak sular, şişe şişe buzlu meyveli sodalar uçuşsa da iyi gidiyor sayılırım..

Geçen sene dört günün sonunda hastanelik olmuştum, iki serumla ancak ayağa kalkmıştım ama demek ki emzirdiğim içinmiş.. Ozan demişti aslında "tutma" diye ama ben nasıl olsa sadece gece emziriyorum diye kendime güvenip tutmuştum, hataymış.. Buradan bir kere daha hatırlatmak isterim, Allah bu konuda ruhsat vermiş.. Emziren anneler, hamileler ve oruç tutmanın sağlığını ciddi derecede etkileyeceği kişiler oruç tutmakla mükellef değil.. İslamiyet bu konuda çeşitli kolaylıklar sağlamış.. Gerek daha sonra oruç borcunu ödeyerek gerekse bir fakirin yemeğini sağlayarak bu ibadeti karşılamak mümkün.. Hem Rabbim demiyor mu ayet mealinde "Allah sizin için zorluk istemez." Bence biz de kendimize zorlaştırmamalıyız hükümleri..



..........................




Dün koridorda kendi kendine oynayan Yusufcuğun şirin hali öyle hoşuma gitti ki, kucaklamak için yanına koştum ve bir çırpıda alıverdim kucağıma.. O da aynı hızla aşağı kaydı hemen ve yüzündeki önemli bir iş yapıyor olma ciddiyetini taşıyan bir ifadeyle haykırdı bana:


- Anne, napiyoşunnn!! Deteycanlı elleyim, duvaylayı siliyoyum, göymüyo muşun?




............................





Yusufum durup durup değişik versiyonlarıyla şu soruyu soruyor bana bugünlerde:

- Bu insanlayı buyutüy mü? Bunu yeysem buyuy muyüm?


Süt için, bal için ya da ne bileyim sebze-meyve için sorduğunda ben olumlu cevap verdiğim için çok mutlu oluyor tabii... Ama ne zaman ki iş sakız gibi, jelibon gibi ıvır zıvıra geliyor, verdiğim "Hayır, büyütmez, pek faydalı değil.." cevabım pek sinirlendiriyor beyefendiyi!!


- Hayiy, buyutüüüüüyyy, diye bağırıyor bana :))


.........................





- Kapyimi giydiyyy.. ( Ne şort ne pantalon, illa kapri giyecek hem de kemerli :P )



- Piykisağayı kapat da gel oynayalım.. ( Vicdan sızlatıcı, vurucu bir cümle!! )



- Yost izleyken misiy patlatin da yiyelim.. ( Burada bahsi geçen dizi Lost'tur.. Baktım ciddi manada bağımlılık yaptı, ikinci sezonu bitirince bıraktım izlemeyi.. Aslında bir diğer sebep de iki haftadır hayatımda şimdiye kadar görmediğim kadar kabus görmüş olmam ve artık "Ya others gelirse?" endişesiyle pikniğe bile gitmeye korkar hale gelmem :P Ama lütfen biri bana o adada gerçekten neler olup bittiğini anlatsın..)



- Annanemleye gidelim.. Oydaki kediyi öpcem bi de yalıycam.. Aazıma tüy giyeyse de yıkayim geçey.. ( Iyy diyebiliyorum sadece !! )



Şimdilik bu kadar bizden haberler.. Aslında bir de haftasonu Bera abimizin sünnet yemeğinde - daha doğrusu iftarında - çektiğim bir iki kareyi ekleyecektim ama vakit kalmadı, müdürüm aradı az önce, hemen evden çıkmam lazım.. Küçük erkeği bir kez de buradan tebrik ediyorum, tatlı annesi Özlem'e de daveti için teşekkür ediyorum..


Daha terziye uğrayacağım, hüffffff !!!


( Meraktan ölüyorsunuz di mi ne diktirdim diye :P Ama söylemicem işte !! Onun yerine daha da güzeli, fotoğrafını eklerim ben size.. )

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Rabbim,
biliyorum ki sadece senin rızan için akşama kadar susuzluktan kurumuş, çatlamış dudaklarımıza, iftar vakti ilişitirdiğimiz kırık dökük dualarımızı, aciz ve yetersiz olsa da geri çevirmeyeceksin bu kutlu ayda..

Merhametin yine sağanak sağanak yağacak üzerimize..

Bizi yeniden Ramazan'a eriştirdiğin için şükürler olsun..

Onu geride bıraktığımızda, öncesinden daha iyi halde olmayı nasip et..

Bizi razı olacağın hale getir, o halde yaşat ve huzuruna da o halde al..

Amin..


..........................
Herkese hayırlı Ramazanlar..

İftar için bu tarifi deneyeceğim ben.. Tadını az çok tahmin edebildiğim için şimdiden tavsiye edebilirim sanırım..

Hoşçakalın..

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Haftasonumu iki kelime özetliyor galiba..
"Aşk" ve Lost" !!



Sizi bilmem ama ben, okuduğu kitabın, izlediği herhangi birşeyin insanın hayatını - ya da düşünce yapısını diyelim- tümüyle değiştirebileceğine inananlardanım.. "Aşk"ın da böyle bir etkisi oldu bende.. Henüz tamamını bitiremesem de - bitmesinde korkarak yavaş yavaş okuyorum çünkü- o kadar çok yerin altını çizdim ki.. Birkısmını buraya aktarmayı düşünüyorum hatta.. Kimbilir belki oğlum da ilerde kapağı pembiş diye okumaz bu kitabı -öyle yapan erkekler varmış :P - en azından annesinin altını çizdiği bölümlerden yararlansın :))

Bu arada evet, kitapla pek bi uyumlu olmuşum :P


........................



Aşağıda görmüş olduğunuz kek..



tam dokuz dakikada mikrodalga fırında pişmiştir!!

Tarifi çok basit, halihazırda yaptığınız kakaolu bir kek tarifini yarım ölçü yapıp çukur bir kaba döküyor ve fırını dokuz dakikaya ayarlıyorsunuz.. Ben pişince ters çevirip üzerine kaşıkla süt gezdirdim yavaş yavaş, yumuşacık puf gibi bir kek oldu.. ( Yanlız burada yine devreye mikrodalga fırın zararlı mı değil mi sorusu giriyor. Ben kullanıyorum ama hiçbir şekilde zararlı ya da zararsız olduğunu iddia etmiyorum.. Denemek isteyenler denesin ama sonra kimse, zararlıymış, niye bize önerdin bu keki demesin.. )


Tadı nasıl mıydı?
Enfesti :))

Aynı normal fırın keki gibi miydi?
Evet, aynen öyleydi :))

......................



Ne zaman ki akşamları artık ince de olsa bir hırka giyme ihtiyacı hissediyorum, biliyorum ki sonbahar geliyor.. Ne zaman ki market raflarına dizilmiş sıra sıra güllaçları görüyorum, biliyorum ki Ramazan geliyor..



............................



Çok imrendiğim şeyler var hayatta..



Onlardan birisi de böyle şirin, çiçeklerle bezeli pencereler..

............................



Geçen gece saat on ikiyi geçmesine rağmen hala uyumamak için direnen ve buna bahane olarak da patlamış mısırları ard arda ağzına götüren Yusufcuğa çıkıştım biraz:


- Ama olmaz ki annecim, her gece her gece aynı şey.. Uyumuyorsun, bir de üstüne yarım saattir şu mısırları yiyorsun, yeter artık dokunur bak..
- Ama anneeeeeğğğ, buyümek için yiyom ben onları..


Ay ne kötüyüm yaa.. Ben de çocuk uykudan kaçmak için beni oyalıyor zannetmiştim.. Meğer yüce bir amaç peşindeymiş :P



...........................



Bugünlerde yeni bir alışkanlığı var Yusufcuğun.. Durup durup aklına gelen kelimelerin ingilizcesini soruyor bize.. "Anne, masanın inkyiscesi ne?", "Babacim, ekmeyin inkyiscesi ne?"


Arada söylediklerimi soruyorum, biliyor bazılarını.. Demek ki sadece laf olsun diye sormuyormuş :P


Zaten bu sorular, dün sorduğu şu soruya göre cevaplanması daha basit olan sorular.. "Baba bu niye teleferik?"


Babasının verdiği "Sen niye Yusufsan, onlar da o yüzden teleferik.." cevabına verdiği "Hımm" tepkisi de cevabını aldığını gösteriyor zannımca :P


.........................



İki şeyi çok merak ediyorum:


Sümüklücüm doğum yaptı mı acaba?

Erikcim, sana nasıl ulaşabilirim?


Hoşçakalın, kendinize iyi bakın..


8 Ağustos 2009 Cumartesi

Bizi mutsuz eden, sahip olamadıklarımızdan çok sahip olduklarımız mı yoksa?

Ulaştığımız her bir hayalle, gerçekleşen her bir rüyamızla, sahip olduğumuz her yeni şeyle daha da sağlam bir perçin mi atıyoruz yüreğimizle dünya arasına? Aslında ait olmadığımız bu yere kök saldıkça, daha mı derinleşiyor içimizdeki boşluk?

Ruh, ötelere uçmak için çırpınan bir kuş değil mi?
Öyleyse çabamız neden onu buraya hapsetmek?

Özür dilerim ruhum..

5 Ağustos 2009 Çarşamba

"İman edenlerin kalplerinin, Allahı ve Cenab-ı Hak tarafından indirilen hakikatleri hatırlayarak yumuşayıp saygı ile dirilme vakti gelmedi mi? Sakın onlar daha önce kitap verilen ümmetler gibi olmasınlar..Zira kitabı tanımalarının üzerinden kendilerince uzun zaman geçmesi sebebiyle -onu- kanıksamışlar, neticede kalpleri katılaşmıştı. Hatta onların çoğu büsbütün yoldan çıkmışlardır.. "
-Hadid Suresi, 16. ayet-

"İyi düşünün ki Allah, bütün yeryüzünü bile ölümünden sonra diriltiyor; gevşeyen ve uyuklayan gönülleri de böyle diriltebilir. Zaten aklını çalıştıran, zihnini işleten kimseler için bu canlanmayı gerçekleştirecek ayetlerimizi iyice açıklamış bulunuyoruz.. "
- Hadid Suresi, 17. ayet -


Hayatımın şimdiye kadarki her safhasını tek tek hatırlayıp aklıma gelen her isme tek tek dua etmek istiyorum bu gece.. İnşaallah ben de geçerim birilerinin zihinlerinden.. Ben de anılırım ismen dualarda..

Hayırlı Kandiller..

4 Ağustos 2009 Salı

- Ya annecim oturdum kitap okumaya çalışıyorum şurda, neden tepikleyip duruyorsun sırtımı?
- Tepiklemiyooom..
- N'apıyorsun peki?
- Maçaş yapiyom, maçaş..
( Böyle masaj da ancak bizim evde görülür :P )



- Ya niye beni zehiy ediyonuz yaa!!
( Yapmak istediği birşeyi engellediğimizde, niye bunu bana zehir ediyorsunuz anlamında :P )




- Anne bak, bunu veymeşşen seni yemek yapay yeyim, top yapay oynayım..
- !!!!



- Okulumuşda basgekgol oğsağdı ne güşel oynaydım ben..
( Basketbola çok meraklıyız bu aralar, bir gece yanından geçtiğimiz okulun bahçesindeki koca demir potayı söküp eve götürmem için dakikalarca yalvardı bana!! )



- Anna bana gayeta veyşene.. Bala bandiyip bandiyip yicem..
( Bala bandırıp bandırıp galeta yemek en sevdiği şeylerden biri artık )



- Tityiyo bacakyayım, ağyiyooo.. Ova anne, ova luplen..
( Her gece yatmadan önce tekrarlanan diyaloglarımızdan biri.. Gün içindeki o kadar koşmaya, atlamaya, zıplamaya dayanamayan bacaklar gece ağrıyor tabii.. Her gece uyumadan önce ayaklarını, bacaklarını ovuyoruz bir de paşanın.. )



- Bişey oğmaş, kuyuy geçey..
( Üstüne başına ya da evin herhangi bir yerine su dökünce beni yumuşatmak için kullandığı cümle.. )



- Doktoylay iyi insanlaydıy.. Yaydım edeyley çocuklaya.. Koykmuyom ben doktoylaydan.. Gidince söylüyom, doktoy iyne iştemiyom diyom, bu da bana iyne yapmiyo!
( Nasıl motive etmişsem çocuğu.. Durup durup bu telkinleri tekrarlıyor :P )

3 Ağustos 2009 Pazartesi

İnsan, hiperaktif bir koca ve hiperaktif bir oğulla yaşayıp giderken, kendini gerçekten çok yavaş, enerjisiz ve yaşlı hissedebiliyor bazen !!


( Ozan'ın askerlik durumu henüz belli değil.. Haftaya netleşecek ama en azından kanuni hakkından yararlanıp erteletebileceğini öğrendik.. Desteğiniz için teşekkürler.. Sizi seviyorum.. )